Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında “Hakkaniyet İlkesi” ve Dağıtıcı Adaletin Sağlanmasındaki Rolü
Özet
Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorununun
çözümünde “eşit uzaklık ilkesi”nin açık şekilde adaletsizliğe
yol açması, “hakkaniyet ilkesi”nin pozitif bir hukuk
kuralı kazanması sürecini başlatmıştır. Günümüzde
ilke, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Statüsü’nün
38(2) maddesinde düzenlenen “ex aequo et bono - hak
ve nısfetle karar verme” çözüm yolundan farklı olarak,
deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında devletlerin
bu yönde açık rıza bildirmelerine ihtiyaç duyulmadan
uygulanması gereken bir kural niteliği kazanmıştır.
Böylece ilke; hakkaniyetli sonucu sağlayamaya
yönelik bütün verilerin dikkate alınmasını gerektirmesi
nedeniyle, dağıtıcı adaletin sağlanması ve uluslararası
çatışmaların önlenmesinde anahtar bir rol oynamıştır.
Bu kapsamda, çalışmada; hakkaniyet ilkesinin, güncel
gelişmeler ışığında genel kabul gören anlam ve kapsamı
ile deniz yetki alanı sınırlaması bağlamında dağıtıcı
adaletin sağlanmasındaki rolü analiz edilmiştir. Clear injustice caused by the “principle of equidistance”,
adopted to solve the issue of the delimitation
of the maritime boundary, has initiated a process that
“equity principle” has to gain a positive rule of law. Today,
different from the solution of “ex aequo et bono”
as defined in the article of the International Court
of Justice (ICJ) Statute 38 (2), the delimitation of the
maritime boundary has become a rule that have to be
applied without explicit consent of the states. Thus, this
principle played an important role maintaining distributive
justice and preventing international conflicts,
because it requires all input to be taken into account for
equitable solution. In this work, the role of the principle
of equity to provide distributive justice in the context of
its accepted meaning and scope under the light of current
developments has been analyzed.