M.Ö. 4. yüzyılda Güneybatı Anadolu anıtsal mezar mimarisi
Özet
Modern Türkiye'nin güney batı kısmında antik dönemde Lykia ve Karia olarak bilinen bölgeler yer almaktadır. Daha erkene inen yerleşim alanları bulunmasına rağmen bu bölgeler özellikle Hitit döneminde kendilerini göstermeye başlamışlardır. Özellikle bu dönemde Luqqa adıyla anılan halkın Lykia kelimesinin kökenini oluşturduğu bilinmektedir. M.Ö. 1. bin yılın ortalarında ortaya çıkan bölgesel hanedanlar Lykia Bölgesi'nde belirgin bir güce sahiptirler. Pers egemenliğinin başlamasıyla birlikte Karia ve Lykia Bölgeleri'nde, bu hanedanlar iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde ise Perslere bağlı olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu dönem içinde özellikle ön plana çıkan Xanthos hanedanlığı, anıtsal mezar mimarisinin gelişim aşamasında çok önemli bir yer tutan hükümdar mezarlarına sahiptir. Karakteristik Lykia mimari özelliklerinin yanı sıra, Mısır, Pers ve Yunan etkileri de taşıyan bu anıt mezarlardan bilinen en uzun Lykçe metnine sahip olan Yazıtlı Dikme Mezar Anıtı ve farklı bir anlayışın eseri olan Nereidler Mezar Anıtı özellikle ilgi çekicidir. M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir diğer mezar anıtı Trysa Heroonudur. Xanthos hükümdarlığı ile her hangi bir bağının olup olmadığı bilinmeyen bir başka beye ait olan bu mezar kendisini çevreleyen bir peribolos duvarının içinde iki katlı olarak yükselmektedir. Xanthos yönetiminin etkisini kaybetmesinden sonra Pers yönetimine karşı bağımsızlık yanlısı bir politika izleyen Limyra beyi Perikles'de bir Yunan tapınağı modeline sahip olan anıt mezarıyla gücünü vurgulamak istemiştir. Pers İmparatorluğunun Karia satrapı olan Maussollos, Lykia Bölgesi'nin yönetiminde zamanla söz sahibi olmuş ve yeni kurduğu Halikarnassos kentinde, boyutları ve süslemeleriyle dünyanın 7 harikasından birisi sayılacak olan anıt mezarın inşaasına başlamıştır. Maussolleion adıyla anılan bu mezarın ismi günümüz dillerine "Mozole" olarak geçmiş ve varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Tüm bu anıt mezarlar kendi bulundukları bölgelerin genel mimari özelliklerinin yanı sıra antik dünyanın diğer önemli uluslarına ait olan pek çok mimari özellikleri de kullanmış ve hem yerleştirildikleri konumları, hem de mimari ve heykeltıraşi süslemeleriyle gücün ve ölümsüzlüğün sembolü olarak gösterilmişlerdir. Ayrıca bu hükümdarlar kahramanlaştırılarak siyasal ve dini birer simge durumuna gelmiş olabilirler.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/7602
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [35]