Bekleyiş halindeki yer ; mimari programın tanımlayamadığı bağımsız gündelik yaşantı aralıkları
Özet
Mekanı soyut bir kavram ve programın sınırlarını çizdiği salt fiziksel ve statik bir anlayışla ele alan yaklaşımlar, gündelik hayattan ve ilişkisel bir kavram olarak mekanın çokdeğerli varlığından uzak bir mesafede durmaktadırlar. Mimari programın öngördüğü katı düzenler ile çakışmayan gündelik hayat beklenmedik ve rastlantısal olarak ilerleyen süreklilik ve devinime sahiptir. Bu devinimin belirsiz ve sürekli akışı mekan içerisinde kendine yer edinebilecek zeminleri talep etmektedir. Bekleyiş halindeki yer kavramı mimari program tarafından tanımlanamayan, statik bir fonksiyonu olmayan ve mimari programın tanımladığı iki şey arasındaki ilişkisel akışı sürdürerek bağ doku görevini sürdüren isimsiz, programsız ve sınırları muğlak olan bir kavrayışı belirtmektedir. Bekleyiş halindeki yer; mimari paradigmanın tanımlarının dışında kalarak varlık bulduğu için yerel, çokdeğerli ve zamansız olarak da kavranmaktadır. Gündelik hayatın belirsiz ve sürekli bir akış halinde olan ilişkilerini kendi üzerinden yeniden kurarak bağımsız bir varlık kazanmaktadır. Bekleyiş halindeki yer kendini sürekli olarak yeniden tanımladığı gibi mimari olarak tanımlanan iki mekanı da kendi üzerinden yeniden ilişkilendirerek mekanın varlığı için hayati öneme sahip ilişkisel durumu ortaya çıkaran bir bağlaç görevi görmektedir. Sanayi devrimi sonrasında üretim faaliyetlerinin artması ve özellikle üretim biçimlerinin değişmesiyle yeniden planlı bir şekilde tasarlanan birey ve bireyin gündelik programı; birey ile nesne arasındaki uzaklığın yeniden tanımlanmasına sebep olmuştur. Üretim faaliyet ve çeşitliliğinin hızlı bir şekilde artması mimari üretim ve düşünce yöntemlerini de etkilemiştir. Özellikle soyut mekan kavramının üretilmesiyle modern paradigma gündelik hayatı kontrol altına almaya yönelik programlar üretmiştir. Mekanı tüketmek üzere üretmek yersiz bir mimari üretim sorunuyla karşı karşıya kalmamıza neden olmuştur. Mimari programların eylemler önceden belirlenerek üretilmesiyle mekan bir tüketim nesnesi haline gelmiştir. Ulaşım ve kitle iletişim araçlarındaki dönüşüm uzaklığı yeniden tanımlamasına ve mekan düşüncemizi sorgulamamıza neden olmaktadır. Yeni medya araçları ile fiziki olmayan fakat gündelik hayatımızın akışını derinden etkileyen sanal mekanlar üretilmiştir. Mimari programın katı sınırları, yeni medyalar ile dönüşen gündelik hayatımızın ritmine ayak uyduramamaktadır. Bu sebepten alternatif bir program anlayışı ve mekanın sınırları ve ilişkilerini yeniden üretecek zeminler gerekli görülmektedir. Bu çalışmada gündelik hayatımızın sürekliliği ve yeniden üretilmesine ortam sağlayan mekanların varlığı bekleyiş halindeki yerler üzerinden tartışılacaktır. Mekanlar arasındaki keskin sınırın muğlak belirteci olarak bulunan bekleyiş halindeki yerlerin programsız ve zamansız imkanları; gündelik hayatın bağımsız akışı sonucu kendiliğinden oluşan programsız ve zamansız eylemler ile işgali sonucu beliren mekan imaları (olgunlaşmamış mekan) üzerinden tartışılacaktır.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/6223
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [37]