Türkiye'de kimlik ve öteki : Sultanbeyli-Kadıköy örneği
Özet
Günümüzde kimlikler modernleşme, sanayileşme, kapitalizm, kentleşme, ulus devlet ile birlikte şekillenmiş ve geleneksel dönemden farklılaşmıştır. Buna paralel olarak Türkiye tarihinde de Cumhuriyetin kurucu kadroları bir misyon olarak tanımladıkları “modernleşme” çerçevesinde “ideal kimlikleri” tanımlamış ve modernliğe uygun olmadıklarını düşündükleri farklı kimlikleri kamusal alanın dışına itmiştir. Bu durum hem bu farklı kimliklerin arasındaki hem de devlet ve toplum arasındaki sosyal mesafeyi arttırmıştır. 1980’li yıllarda ise dünyada yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerin etkisi ile özellikle etnik, dini, kültürel, cinsel aidiyetler temelinde kimlik talepleri artmış, bu bağlamda “farklılıklar kimlikleşerek” tartışılmaya başlamıştır. Bu noktada neoliberalleşme, küreselleşme ve çokkültürlülüğün de etkisi ile birlikte Türkiye’de ulus devletin kamusal alanın dışına ittiği kimlikler taleplerini dile getirmeye ve görünürlük kazanmaya başlamış, bu durum seküler ve muhafazakâr kimlikler arasında toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda kutuplaşmanın artmasına sebep olmuştur. Türkiye tarihinde toplumsal ve siyasal alanda en görünür üç farklılaşma ekseni etnik, dini ve siyasi kimlikler temelinde şekillenmiştir. Ancak bu kimlik ve ötekileştirmeler çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu noktada etnik ve dini aidiyetler ile bezenen kimlikler aynı zamanda siyasal bir duruşa karşılık gelmekte ve iktidar ve güç ilişkileri çerçevesinde inşa edilmektedir. Bunun yanı sıra kimliklerin farklılıkları her ne kadar etnik, dini, siyasi aidiyetler ve gündelik yaşam pratikleri çerçevesinde görünürlük kazansa da sosyo-ekonomik bir arka plan ile şekillenmektedir. Bu bağlamda kimlik aidiyetlerinin; sosyo-ekonomik farklılıklardan etkilendiği, iktidar ve güç ilişkileri çerçevesinde yeniden inşa edildiği, etnik-dini-siyasi bir duruşa karşılık geldiği, gündelik yaşam pratiklerinde sembolik olarak görünürlük kazandığı ve mekânsal ayrışmaya sebep olduğu söylenebilir. Bu çerçevede bu çalışmanın temel motivasyonu, Türkiye’deki temel farklılaşma ekseninden biri olan seküler ve muhafazakâr kimliklerin siyasal, toplumsal ve ekonomik alandaki farklılık ve benzerliklerini, kutuplaşma eğilimlerini, bu iki kimliğin gündelik yaşam pratikleri çerçevesinde birbirleri ile karşılaştığı İstanbul özelinde açıklayabilme umududur. Büyük göç dalgaları ile birlikte pek çok farklı kimliğin birlikte yaşadığı ve aynı kamusal alanı paylaştığı metropol bir kent olan İstanbul’da insanlar gündelik yaşam pratiklerinde aidiyet hissettikleri kimliklerin simgesel olarak görünürlüğünü arttırmakta ve “biz” ve “öteki” arasındaki sosyal ve mekânsal sınırları netleştirmektedir. Bu bağlamda akademik çalışmalar, toplumsal algılar ve siyasi tercihler çerçevesinde seküler bir kimliğe sahip olduğu düşünülen İstanbul-Kadıköy ve muhafazakâr/dindar bir kimliğe sahip olduğu düşünülen İstanbul-Sultanbeyli ilçesi araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/2736
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [19]