Çanakkale Fevzipaşa Mahallesi'nde Roman kimliğinin oluşumu üzerine bir saha çalışması
Özet
'Öteki' ile temasın kaçınılmaz hale geldiği ve ulusal sınırların zorlanmaya başladığı günümüz toplumlarında, kimlik oluşumunun kurgusal arka planının gözler önüne serilme sürecinin hız kazandığı görülmektedir. Kimlik tartışmalarının kendisine bu denli yoğun yer edinebildiği bir süreçte, Çingene/Roman topluluklarının yaşam koşullarının gündeme gelmesi kaçınılmazdır. Çingene/Roman topluluklarının kendilerini hala çeşitli hak talepleri ile ortaya koymaktan büyük oranda geride duruyor olmasıysa, onların içinden geldiği tarihsel süreci ve bağlamsal yaşam koşullarını dikkate almanın önem ve gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu minvalde, bu araştırmanın, mevcut soru işaretlerine kimlik oluşumu bağlamında bazı yanıtlar sunabilmesi umulmaktadır. Genel olarak Çingene/Roman topluluklarının kimlik oluşumunu konu edinen bu araştırmanın mekânsal çerçevesini Çanakkale'de Roman Mahallesi olarak tanınmakta olan Fevzipaşa Mahallesi oluşturmaktadır. Katılımlı gözlem yönteminin eşlik ettiği alan araştırması neticesinde, mahalle sakinleri içerisinden, amaçlı örneklem yoluyla seçilmiş 54 katılımcıyla görüşülmüş ve grubun kimlik oluşumunu anlamaya dönük birinci elden nitel veriler elde edilmeye çalışılmıştır. Bu araştırmada elde edilen bulgular, mahalle halkının gerek sosyal gerekse ekonomik anlamda dışlanma deneyimleriyle mücadele etmeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Kendisine yöneltilen damga biçimlerini kendi bağlamsal yaşam koşullarının gerektirdiği stratejileri benimseyerek aşma gayretindeki mahallelinin, bir nevi 'mikro kimlik' örneği olarak, 'Fevzipaşalılık' vurgusunu kimlik oluşumunun merkezi bir noktasında konumlandırdığı ve kendisini diğer Çingene/Roman gruplarından bu mekansal kimlik hattı üzerinden ayırma eğiliminde olduğu görülmüştür. Bu araştırma, söz konusu sınırların onları diğerlerinden ne oranda ayırdığı ve hangi konularda kader ortaklığına mahkum ettiğini anlama amacıyla; özelde mahalle içi dinamikler, mekana kazandırılan anlam, öteki ile ilişki, genelde ise medya, eğitim ve istihdam olanakları gibi noktalara odaklanmaktadır. Tüm bu ilişkiler; birey, yapı ve alan arasında süregelen dinamik ve diyalektik ilişkiyi gözden kaçırmamanın en uygun yollarından biri olarak görülen Bourdieu sosyolojisi perspektifinden ve özellikle habitus kavramı çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11421/2723
Koleksiyonlar
- Tez Koleksiyonu [19]